reklam
reklam
DOLAR34,9465% 0.15
EURO36,5901% -0.1
STERLIN44,1852% -0.18
FRANG39,1294% 0.03
ALTIN3.013,96% 0,25
BITCOIN100.162,08-0.437
reklam

MHP’nin mesajlarının ardından AKP’den ilk açıklama

Partisinin MYKK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Her MYK’mızda Cumhur İttifakı’nın birliği konusundaki hassasiyetimizi de ele alıyoruz. Önümüzdeki günlerde de Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği konusundaki kararlılığımız kesin” dedi. MHP’nin yaptığı paylaşımların ardından AKP’den herhangi bir açıklama gelmemiş ve bu durum Cumhur İttifakı’nda çatlak olarak yorumlanmıştı.

Yayınlanma Tarihi : Google News
reklam

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

MHP’nin yaptığı paylaşımların ardından Çelik ilk kez konuştu.

Geçen haftalarda muhalefet tarafından yoğun bir şekilde, “Cumhur İttifakı içerisinde çatlaklar, ayrılıklar” olduğuna dair açıklamalar yapıldığını belirten Çelik, “Her MYK’mızda Cumhur İttifakı’nın birliği, dirliği konusundaki hassasiyetimizi de ele alıyoruz. Önümüzdeki günlerde de Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği konusundaki kararlılığımız kesin” dedi.

Toplantıda görüşülen konular hakkında bilgi veren Çelik, Mali ve İdari İşler Başkanlığı ile Teşkilat Başkanlığınca yürütülen çalışmaların ele alındığını söyledi.

AKP 8. Olağan Kongre sürecinin devam ettiğini belirten Çelik, ilçe kongreleriyle ilgili takvimin tamamlanmak üzere olduğunu, kabine üyelerinin, genel başkan yardımcılarının, MYK üyelerinin bu kongrelere katıldıklarını bildirdi.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “İç cepheyi güçlendirme” çağrısına değinen Çelik, bütün kongrelerdeki ana temanın, ilçelerden başlayarak, illere ve bütün Türkiye sathına yayılarak bu mesajın verilmesi olduğunu belirtti. Ömer Çelik, “‘İç cephenin güçlendirilmesi’ mesajı, toplumumuzun her kesimiyle kucaklaşarak, buluşarak bu kongrelerimizi bir demokrasi şöleni havası içerisinde gerçekleştirmektir” ifadesini kullandı.

İlçe kongreleri sonrası başlayacak il kongrelerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın programları elverdiği ölçüde kalmasının planladığını bildiren Çelik, şöyle devam etti:
 
“Cumhurbaşkanımızın 30’a yakın bir il kongresine takdirleri olursa katılmaları söz konusu olabilir. Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın programları çok yoğun. Aynı zamanda da kongre takviminin işlemesine bağlı olarak, il kongreleri de gerçekleştikten sonra, muhtemelen bu takvim çerçevesinde, ramazanın bitmesini takip eden günlerde de il kongremizle ilgili takvimin ne olacağı, Teşkilat Başkanımız Erkan Bey tarafından MKYK’mıza ve Genel Başkanımıza arz edilecek. 
Erkan Bey, bugün, ilçelerde yaptığımız kongrelerle ilgili ayrıntılı bir bilgi verdiler. Bundan sonraki kongrelerle ilgili olarak da bilgilendirdiler. Tabii kadın ve gençlik kollarımızın kongreleri de söz konusu. Onların da kongre süreçleri başlamış oldu. MKYK üyelerimiz, MYK üyelerimiz, bakanlar kurulu üyelerimiz ve bütün arkadaşlarımız bu kongrelere yoğun bir şekilde katılacaklar ve bu demokrasi şölenini, ‘iç cepheyi güçlendirme’ siyasetini devam ettireceğiz.” 

AHISKA TÜRKLERİ’NİN SÜRGÜN EDİLİŞİ

Ahıska Türklerinin sürgün edilişinin 80. yılının anıldığını hatırlatan Çelik, “Bir kere daha bu zulüm sürgününde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın neresinde olursa olsun Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın ve partimizin Ahıska Türklerine karşı yoğun bir ilgisi var. Her yerde onlarla buluşuruz. New York’tan dünyanın başka yerlerine kadar defalarca buluşmuşuzdur. Ahıska Türk’ü kardeşlerimizin her zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Onlara buradan bir kere daha selam ve saygılarımızı iletiyoruz” ifadelerini kullandı. 
Geçen haftalarda muhalefet tarafından yoğun bir şekilde, “Cumhur İttifakı içerisinde çatlaklar, ayrılıklar” olduğuna dair açıklamalar yapıldığını belirten Çelik, şunları bildirdi:

“Tabii bunlar gündemimizi teşkil etmiyor. Siyasi ajandamızda bunların değerlendirmelerinin bir yeri yok. Esas olarak CHP başta olmak üzere muhalefetteki partilerde, hizipler, gruplar, çatışmaları yoğun bir şekilde görüyoruz. Cumhur İttifakı, asli ilkelere sadakatle, Cumhur İttifakı’nı oluşturan ilkelerin ortaya çıkardığı hedeflere doğru kararlı bir şekilde yürüyerek, Türkiye Yüzyılı’nı, Türkiye’nin her alandaki ihtiyaçlarıyla donatacak ve bu hedeflere yürüyecek şekilde çalışmalarını yürütüyor.

Bunu illerde, ilçelerde yaptığımız her faaliyette görüyoruz. O sebeple Cumhur İttifakı sadece genel düzeyde, sadece üst kurumsal düzeyde işleyen bir ittifak değil. Sosyolojik olarak ilçelerde, beldelerde, köylerde bu dirayetini, bu iradesini vatandaşımızla buluşturmuş bir ittifak. O sebeple her MYK’mızda Cumhur İttifakı’nın birliği, dirliği konusundaki hassasiyetimizi de ele alıyoruz. Önümüzdeki günlerde de Cumhur İttifakı’nın daha da güçlenerek yola devam edeceği konusundaki kararlılığımız kesin.” 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, 41’inci kuruluş yılını kutlayan Çelik, “41 kere maşallah diyelim. Bu dönem içerisinde çok yoğun mücadeleler verildi ve görüldüğü gibi bütün bu mücadeleler içerisinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, egemen bir devlet olarak milletimizin göz bebeği, kardeş bir devlet olarak bir sürü badireleri atlatarak yoluna devam ediyor” dedi.

Rum kesimi ve Yunanistan’ın tuzak ve ambargolarıyla dünyanın çeşitli yerlerinde yürüttüğü dışlama faaliyetlerine rağmen KKTC’nin bölgede istikrarın temsilcisi olduğunu ve egemen bir devlet olarak varoluşunu sürdürdüğünü ifade eden Çelik, “Kıbrıs Türk’ünün her zaman yanında olduk, bundan sonra da yanında olmaya devam edeceğiz. Bugün özellikle Rum kesiminin içine girdiği ilişki trafiğine dikkat edildiği zaman KKTC’nin varlığının hem egemen bir devlet olarak hem de bölge barışı açısından ne kadar kritik olduğu daha net görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Bütün MYK ve MKYK toplantılarında ilk gündemlerinin Gazze olduğunu belirten Ömer Çelik, şöyle devam etti: 
“Yakın zamanda İsrailli yetkililerin, Netanyahu şebekesinin üyelerinin Batı Şeria’yı da ilhaktan bahsetmeleri, kuşkusuz Batı Şeria konusundaki hassasiyetimiz de yüksektir, ama Batı Şeria’yı da ilhaktan bahsetmeleri bu cinayet şebekesinin bölgede daha büyük katliamlara, daha büyük soykırımlara, daha büyük istikrarsızlıklara imza atmak istediğinin beyanıdır. Şimdi tabii aynı anda bu toplantıyı gerçekleştirirken bile Lübnan’a dönük saldırılar devam ediyor. Suriye ve İran’la ilgili tehditler devam ediyor. Dolayısıyla uluslararası sistemin tümüne saldıran, Birleşmiş Milletler düzeninin tamamına saldıran, uluslararası hukukun tamamına saldıran, insanlık cephesinin tamamına saldıran bir şebekeyle karşı karşıya olduğumuz, artık ‘bundan öte ne olabilir?’ dediğimizde, ondan ötesini de yapan, çılgın, gözü dönmüş, bir katliam şebekesiyle karşı karşıya olduğumuz net bir şekilde görülüyor.

Açık bir şekilde de kimisi tarihin tozlu raflarında kalmış mitolojiler üzerinden, kimisi dini bir takım hikayelerin istismarı üzerinden böyle teopolitik bir siyaset gütmeye çalıştıklarını, işte David Koridor’unu kurmaktan, Arz-ı Mevud’u gerçekleştirmeye kadar bütün dinleri tehdit eden, bütün insanları tehdit eden bir şebekeyle karşı karşıya olduğumuz gözüküyor. Gazze, sadece Gazze meselesi değil insanlık cephesinin tamamıdır. Uluslararası hukukun tamamıdır. Gazze’yi savunmadan bunların savunulması herhangi bir şekilde mümkün ve söz konusu olmayacaktır. O sebeple bu şimdiye kadar ki bu soykırımın durdurulması konusunda son derece somut adımlar atılması gerekir.”

Ömer Çelik, Türkiye’nin İsrail’e silah verilmemesi çağrısının yerine getirilmesinin bile İsrail’in söz konusu katliamları yapmasını engelleyeceğini söyledi.
 
‘MESAJLARI BREZİLYA’DA DA VERECEK’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürüttüğü yoğun diplomasi trafiğine değinen Çelik, şunları kaydetti: 

“Cumhurbaşkanımız tabii bu mesajları Brezilya’da da verecek. Dikkat ederseniz bütün bu yoğunluk içerisinde Türkiye, dünyanın bütün coğrafyalarını, bütün birlikteliklerini tutma konusunda bir iradeye sahip. Cumhurbaşkanımız, Balkanlar seyahati gerçekleştirdi, BRICS Toplantısına, Avrupa Siyasi Topluluğu Toplantısına gitti. İklim Zirvesi’nde bulundu. Suudi Arabistan’da İslam dünyasının aktörleriyle bir araya geldi. Türk Devletleri Teşkilatı’na katıldı. Bu trafik bile tek başına bütün bir dünyadaki ana aksları, ana hatları, ana çizgileri Türkiye’nin nasıl tuttuğunu net bir şekilde göstermektedir.”

Muhalefetin, “Eksen kayması yaşıyor” söylemini tanımlayan Ömer Çelik, şöyle devam etti:

“Batılı ülkelerin Suriye’de, Irak’ta, İran’a dönük ortaya koyduğu politikalara birebir uymadığınızda, bunları yanlış bulduğunuzda eksik bulduğunuzda fazlasını söylediğinizde hemen ‘Türkiye’nin ekseni Batı’dan kayıyor, Türkiye bir eksen kayması yaşıyor’ şeklinde uzun bir tarihi olan, dış odaklı bir kampanya söz konusu olmuştu. Örneğin P5+1, İran’la nükleer anlaşmayı bir türlü gerçekleştiremediğinde Türkiye, yıllar evvel Brezilya ile ortak inisiyatif alıp, İran’ı müzakere masasında tutmak için tarihi bir imzaya attırdığında ki o imza İran’ın devrimden sonra ilk uluslararası anlaşmaya attığı imzadır. O kadar tarihi bir önemi vardır o imzanın. Brezilya ile Türkiye inisiyatifinde gerçekleşmişti. O zaman da ‘Türkiye’de eksen kayması var’ demişlerdi. P5+1 bu şeyi başaramıyor, onların dışında bir inisiyatif geliştiriyorsunuz.

Arap Baharı söz konusu olduğunda, Arap Baharı ülkelerine dönük dışlayıcı bir takım tutumlar geliştirdiklerinde o zaman Türkiye, Suriye başta olmak üzere diğer ülkelere ‘bakın Arap Baharı ile birlikte büyük bir dalga geliyor. Bu dalganın tarihsel derinliğini görmek, devlet kurumlarınızı buna göre reform etmek lazım. Bu dalgayı, bu ülkelerde parçalanmaya ya da istikrarsızlığa yol açmayacak bir biçimde, bu ülkelerin iç istikrarını koruyacak bir biçimde birtakım reformlarla, yumuşak geçişlerle yönetmek gerekir’ diye ilişkiler kurduğunda, o zaman da ‘Türkiye eksen kayması yaşıyor’ diyorlardı.”

Ömer Çelik, “Dışarıdan kendilerinin karar verdiği politikalara uymadığı zaman Türkiye, bu bölgeyi, bu coğrafyayı tanıyan, kendi müstakil politikası olan egemen bir devlet olarak görüşleri olan bir ülke olarak, bu müstakil politikayı uyguladığında Türkiye’nin önüne bu ‘eksen kayması’ lafını getiriyorlardı. Aslında ‘eksen kayması’ lafı Türkiye’yi belli alanlarda sınırda tutmak, belli politikalara mahkum etmek, Türkiye’nin müstakil ve bağımsız politika üretmesini engellemek için uydurulmuş kavramlardan bir tanesiydi” değerlendirmesinde bulundu.

reklam