CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün akşam gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi ve temsilcilerin sorularını yanıtladı.
CHP Lideri Özel, “İsrail konusunda hiç mi tehdit algınız yok” sorusunu şöyle yanıtladı:
-İsrail’i yöneten akıl sadece İsrail’de değil, esas aklın kendisi Amerika’daki İsrail lobisinde. Türkiye’ye saldırmaz, saldıracak asgari gücü de yok. Siyasi gücü de yok. Kendisine Türkiye gibi düşman belirlemiş ona bir faydası da yok.
-Trump döneminde Ortadoğu’da bazı Arap ülkelerin desteğini alan bir politikayla yol yürürken tutup da Arap olmayan, Arap nüfusun çok daha az olduğu, anayasasına göre hiç olmazsa bir hukuk devleti olan, laiklik ilkesinin anayasasında olduğu bir ülkeye ve hem donanması, hem silahlı kuvvetleri, hava kuvvetleri, kara kuvvetleri çok güçlü bir ülkeye saldıracak kadar çıldırmış olamaz. Burada hiçbir menfaati yok.
-Türkiye için esas tehdit birilerinin yersiz yurtsuz kalan Hamas’a kucak açıp Hamas’a Türkiye’de bir yapılanmaya teşvik etmeleri olur. Ben o işte tehdit olarak onu görüyorum. Ben, CHP Genel Başkanı olduğum günden beri Hamas’a terör örgütü demedim.
-İsrail’in araçsallaştırmasını bahane edip soykırıma girişmesini de asla meşrulaştırmaz. Ama olaylar Hamas’ın İsrailli sivillere saldırısıyla başladı.
-İsrail’in beklediği fırsatı Hamas verdi onlara. Hatta belki her illegal yapının içinde, terör örgütlerinin içinde, başka istihbarat elemanlarının da yapılanması ve etkisi vardır. Belki de bunu başlatabilmek için MOSSAD istedi o saldırıyı. İsrail’in istediği bahaneyi verdi.
Özel, “Bir yanda ‘iç cephe’ söylemi, bir yanda kayyum atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
-İhtimallerden bir tanesi, ittifak ortakları arasındaki bir uyumsuzluk söz konusu. Şunu biliyoruz: Güneydoğu’da yapılacak bir barış yemeğinden önce, Sayın Bahçeli konuşmasını yaparken barış yemeğini organize eden bölgenin milletvekilleri ve iki partinin önde gelenleri var. Bu konuşma odaya bomba gibi düşüyor. Ve o odayı Tayyip Bey arıyor, soruyor. Ben şahitlerinden dinledim.
-Devlet Bey bir şeyler demiş. ‘Bana onun kaydını yollayın.’ Yani konuşmanın o ölçekte yapılacağından Tayyip Bey’in haberinin olmadığını biliyoruz mesela. Devlet Bey bunu iki ihtimalle yapmış olabilir. Bir tanesi ön kesmek, bir tanesi ön açmak. Ön kesiyorsa büyük bir ittifak kriziyle karşı karşıyayız. Ön açıyorsa büyük bir teknik yetersizlikle karşı karşıyayız.”
“SÜRPİZ OLDU”
‘Bahçeli’nin amacını anladınız mı’ sorusu üzerine Özel, şunları söyledi:
-Yok… Bu konuda, bu kadar veriyle sadece önermeler yapılabilir. ‘Şunu düşünüyor’ demek bana yakışmaz.
-Ben ihtimalleri saydım. Ya ortağının önünü açar gibi yapıp önünü tıkıyor ya ortağının önünü açacak gibi yapıyor ama teknik bir hata yapıyor. İktidarın Abdullah Öcalan ile müzakere ettiği noktasında bir gerçeklik var.
-Bu konuda hiçbir şüphe yok. Ama yürünecek yol haritası konusunda Bahçeli’nin koyduğu yolu, Erdoğan aldı başına koydu. Dedi ki ‘Çok önemli bir iş yaptı. Bizi çok rahatlattı.’ Ama bu mesele sahada karşılık bulmuyor, itirazla karşılaşıyor. Erdoğan bu yüzden bence final yapıyor. Zaten onun hedeflediği Abdullah Öcalan’ı Meclis’e getirmek değildi, o da onun açısından sürpriz oldu. Bu frenlemede sürekli Devlet Bahçeli’ye şu cümleyi kurdurtuyor: ‘Sözlerimin arkasındayım.’ Bir lider sürekli ‘Sözlerimin arkasındayım’ diyorsa arkasında beklediği birilerini bulamadığındandır. Sürekli ‘Sözümün arkasındayım’ diyorsa artık ‘Benim sözlerimi havada bırakma’ diyor Erdoğan’a.”
TRUMP AÇIKLAMASI
Özel, ABD Başkanı Donald Trump’ın ikinci dönemini ise şöyle değerlendirdi:
-Kuvvetle ihtimal Trump görev süresinin bir yılını Tayyip Bey ile üç yılını bizimle geçirecek veya çok çok bir buçuk-iki yılını Tayyip Bey ile kalanını bizle geçirecek. Trump’ın da son dönemi. Kişisel ilişkilerle değil, kurumsal ilişkilerle ilerlemek lazım. Cumhuriyetçilerin kampanyası, Demokratların kampanyasına göre Filistin dostu değil ama daha az Filistin düşmanı olmasını bir fırsata çevirmek lazım.
-Türkiye’nin hem Rusya-Ukrayna arasındaki arabuluculuk süreçlerinde, tahıl koridoru sürecinde takındığı tutum önemli.
-Ben Tayyip Erdoğan’ı bin yerde eleştiririm, bu bin birincisi değil. Aksine biz de iktidar olduğumuzda bu denge politikasını sürdüreceğimizi ifade ettim, Avrupa’da da. Birazcık kurumsallık çağrısı yapıyorum Sayın Erdoğan’a. Diplomasiye alan açmasını, kişisel ilişkilerinden uzak durmasını…
CHP Genel Başkanı Özel, “Trump yönetimiyle görüşecek misiniz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“ABD’nin uluslararası ilişkileri ne düzeyde ilerlettiğini biliyoruz. Görev devir teslim olduktan ve ABD’de taşlar yerine oturduktan sonra bir CHP heyeti gidecek. Namık Tan’ın ABD’De büyükelçilik yapmış olması büyük şans. Çok güçlü diplomatik bir heyet kurabiliriz. Türkiye-ABD ilişkilerine kalıcı ve olumlu katkı sağlayacak temaslarda bulunuruz. Bunun daha ilerisinde bir temas meselesi bizim arkadaşlarımızın ABD yönetiminin ortaya koyacağı, gerçekleştireceği ikili ilişkilerden sonra ortaya konacak tutumla belli olur. Tayyip Bey, Türkiye’de iktidara gelmeden önce ve geldikten hemen sonra partisinin genel bakanı sıfatıyla iki kez gidip ABD’de temaslarda bulundu. Taahhütlerde bulunduğu meselesini de unutmayalım.”
Özel, belediyelerin düzenlediği konserler hakkında da şöyle konuştu:
“-Konser iptal edilseydi de tartışmalar sürecekti. Mansur Bey’in bana çok net açıklamaları oldu. O yüzden ben Mansur Bey’in açıklamalarına vaka bazında bakmış olsam da şöyle bir karar aldık biz: Burası çok karmaşık denetimsiz bir alan. Eşgüdüm, eğitim ve denetimlerini yaptığımız bir alanımız var.
-SODEM diye. SODEMSEN diye sosyal demokrat belediyelerin birlikte oluşturdukları işveren sendikası var.
-Bu iki yapıya birden çalışmaları için talimat verdim. ‘Seçildiğinizden beri hangi konseri yaptınız? Bu konserin sözleşmesi ne? Ne para ödediniz’ bilgi istedik. 23 Nisan gelmeden önce sanatçılarla, sanatçıların aracı şirketleriyle, menajerleriyle bu sistemi konuşup 414 belediyemiz için bir standardizasyon getireceğiz.
-Toplu satın almanın gücünden de yararlanacağız. Üzerinde çalıştığımız taslak proje şu: Belediye başkanları hangi konseri istediğini SODEM’den talep edecekler. SODEM kendi anlaşması dahilinde gönderecek. Konser yapılacak, şirket SODEM’e zaten önceden taahhüt ettiği fiyatı fatura edecek. SODEM aracılığıyla ödenecek. Sistemin içinde olacağız.”
-Burada başka bir soru var: Bu kadar farklı fiyatlar oluyor, bu nasıl oluyor? Sorular havada uçuşuyor. Ben bu sorulara hak veriyorum. Bu kadar sert bir tasarruf genelgesi varken bu konserler neden tasarruf genelgesi içinde yer almıyor? O yüzden ben şimdi AK Parti’ye bir meydan okuyorum: Bu konser işini ortaklaştırarak bunu CHP’li belediyeler açısından sabitliyeceğim.
-Bakalım karşı taraf benzer adımı atacak mı? MHP’ye de Devlet Bey’e de şunu tavsiye ederim: İç denetçileri varsa, MHP’nin kaybettiği ve elindeki tek büyükşehir belediyesi Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin geçmişte yaptığı konserlere bir baksın.
-Devlet Bey’in çok yakınındaki kişilerin fotoğraflarını çeken; Ankara’da, Türkiye’de yanından ayrılmayan fotoğrafçılarının Manisa Futbol Kulübü’nün kıdemli kadrolu fotoğrafçıları olmasına baksın. Şimdi bunlar ortaya çıkacak.”
“BÜTÜN TARTIŞMALAR BİTTİ”
Özgür Özel, bazı milletvekillerinin yaptığı kurultay çağrılarını ise şöyle değerlendirdi:
-Sokakta işsizlik, yoksulluk konuşuluyor. Sokak bunu konuşurken biz başka bir şey konuşamayız, konuşmamamız lazım. Bu yüzden de ben dedim ki ‘Bu tartışmayı bitiriyorum.’ Sonrasında da kolay kolay CHP ve siyaset tarihinde yaşanmayan bir şey yaşandı. 81 il başkanı -ki bu arkadaşlar kongre de geçirmediler.
-35 tanesi geçen kurultayda beni destekledi. 46 tanesi karşımdaki illerdi- çıktılar ve ‘Genel Başkanımıza güveniyoruz, iktidara yürüyoruz, sokakta kurultay sesleri değil, iktidarımızın ayak sesleri var’ diye bir bildiri kaleme aldılar. Bu bence çok kıymetliydi ve bütün tartışmalar bitti. Hatta daha önce farklı düşünen arkadaşlar geldi ve dediler ki ‘Sizin yaklaşımınız da çok değerli. İl başkanlarının 81’i bunu söylediğine göre, bundan sonra sizin çağrınıza uygun olarak birlikte çalışacağız.’ Bu bence çok önemli bir aşamadır. Belki bunu biraz daha erken yapmamız gerekiyordu.”
“Kürtlerin gelecekteki demokrasi taleplerini CHP’nin karşılayacağına ilişkin organik bir ilişki kurmak istiyoruz”
Özel, “Anketlerle saha gerçekliği arasında fark olduğu iddiaları”nın sorulması üzerine ise şöyle konuştu:
-Liderlerin toplam gezdiğinin iki katı kadar ben geziyorum. Ben sahada anketle uyumsuz bir şey görmüyorum.
-Hatta ve hatta aksine CHP’nin son dönem politikalarına inanılmaz bir destek görüyorum özellikle merkez sağ seçmende. AK Parti’den kopmakta olan seçmende görüyorum. Esenyurt başka bir tartışma. Esenyurt’u yapanlar boşuna yapmadı zaten. ‘CHP kendi belediyesine kayyum atanmış, ensesine vurulmuş, lokması alınmış bir acziyet içinde kalırsa zayıflar, belediye başkanını ve Esenyurt’un iradesini savunursa da zayıflar… Özgür Özel DEM’in otobüsünün üstünde korsan miting yaptı. DEM’in otobüsün üstüne çıktı’ diyorlar. CHP’ye yıllardır kaybettiren şey ‘ne derler siyaseti.’ ‘Oyuna gelmeyelim’ diye diye oyuna gelmeme oyununa gelme siyaseti. Sen Esenyurt’a, Mardin’e gitme. Sonra Kürtler’den cumhurbaşkanı adayına oy iste. Bu mesele öyle bir mesele değil ki.
-Kürtlerin gelecekteki demokrasi taleplerini CHP’nin karşılayacağına ilişkin organik bir ilişki kurmak istiyoruz. Tabii bu milliyetçi hassasiyeti olan bir grup seçmende bir rahatsızlık yaratabilir. Ona bir kere onun DEM otobüsü olmadığını izah etmek lazım. Siyaset günlük, anlık yapılan bir şey değil. Orada sahicilik önemlidir.”
“Kurultay tartışmalarıyla ilgili Kılıçdaroğlu ile görüşür müsünüz” sorusuna Özgür Özel, şu yanıtı verdi:
-Şu an için öyle bir ihtiyaç görmüyorum. Bugüne kadar ikili temaslarımızda çok nezaketli bir üslubu hep tercih ettik. O konuda da Kemal Bey’e haksızlık yapamam. Kemal Bey’e yakın, geçmişteki kurmaylarından gelen birtakım şeyleri Kemal Bey’e mal edip, gidip Kemal Bey ile böyle bir müzakere açmayı da doğru bulmam açıkçası.
-Artık genel başkan ‘Ben tartışmayı bitiriyorum’ dedikten sonra burada daha fazla bir spekülasyon ve tartışma alanı olmayacağını da ümit ediyorum. Ama yine de farklı çıkışlar, söylemler olursa da onlara da CHP genel başkanının göstermesi gerektiği sabrı göstermeye devam edeceğim. Ama ben CHP’de genel başkan ve 81 il başkanı aynı şeyi söyledikten sonra bu rüzgara karşı kimsenin kürek çekmeye, yelken açmaya çalışacağını da doğru bulmuyorum. Çünkü bu partinin menfaatine olmadığı çok açık.”
Özel, “CHP dışındaki muhalefet partileri AK Parti ile onun istediği seçim tarihi konusunda anlaşırsa yol haritanz ne olur” sorusuna, “Adaylığına destek verirlerse üzülürüm de seçime destek verirlerse aday olur biz de kendi adayımızı çıkarırız. Seçimi de kazanırız. Tuttu, iki buçuk yıldan bir yıl sonra Meclis’ten seçim kararı aldı. ‘Eyvah Tayyip Erdoğan aday oldu.’ Kasım 2025’te mindere veya çayıra çağırdımız pehlivandan 2026’nın Ekim’inde mi korkacağız? Öyle bir derdimiz yok” yanıtını verdi.
Özel, “2028’de nasıl bir ittifak formülü gündeme gelebilir” sorusunu söyle yanıtladı:
-Ben siyasi ittifaklara karşı değilim. Ama şuna karşıyım: Seçim oluyor, seçim bitiyor -geçen sefer yaptığımız, ders almaya çalıştığım hata bu- seçimin ertesi günü bir sonraki seçimin ittifakları konuşulmaya ve oluşturulmaya başlanıyor. Kendi gözümde canlandırdığımda önce dört, sonra altıya çıktı sayı.
-Koşacak bunlar, birbirine belinden zincirle bağlıyorsunuz, biraz öne gideni öbürü arkadan çekiyor. ‘Efendim İYİ Parti ile ittifakınız var. O seçmenin hassasiyetleri var. Saadet Partisi ile ittifakınız var.
-O seçmenin hassasiyeti var.’ Herkesin birbirine engel olduğu, ister istemez birbirine zincirle bağlı altı koşucunun yan yana koşması gibi. O zaman optimum sürat geliştiriyorsunuz. O da maalesef güçlendirilmiş parlament sistem iletişiminden öteye geçemeyen bir şey oluyor. Oysaki insanlar sizden her konuda çatır çatır siyaset bekliyor. Bir de herkes kendisi olmaktan çıkıyor.”
Özel, “O zaman seçime yakın ittifaklar gündeminize gelecek mi” sorusuna şu yanıtı verdi:
-Şüphesiz. Eğer CHP tek başına ya da kurduğu küçük, basit bir ittifakla yüzde 51’i sağlayamıyorsa, kaçınılmaz olarak daha geniş ittifak arayışına girecektir. Ülkeyi yöneten AK Parti bile geçtiğimiz seçimlerde kendini dörtlü bir ittifaka mecbur hissetmişken ‘Efendim biz tek başımıza gireceğiz.’
-Böyle bir lüksümüz yok. Çünkü bir yandan bir cumhurbaşkanı adayı belirleyeceksiniz. Ama bu partilerin birbirini şimdi kısıtlamadan ve ulaşabildikleri en iyi oy oranına ulaştıklarında ölçme değerlendirmeyle, adil dağılımlarla Meclis aritmetiği içinde ittifaklar yapılabilir. Ayrıca, küstahlık ve kibir olarak algılanmasın, görünen o ki en güçlü ve diğer partiler şimdi yüzde 10’un altında ölçülüyorken bugünlerde yüzde 30’un üstünde ölçülen bir parti olarak CHP cumhurbaşkanı adayını belirleyecek.
-Bunu belirlerken olası ittifakların bileşenleriyle de mutlaka görüşecek ve uygun bir aday belirleyecek. Bu adaya cumhurbaşkanlığı seçiminde destek sağlamak da bu adayın arkasında duracak 300’ün çok üzerinde bir Meclis çoğunluğunu sağlamak da bizim görevimiz. Onun için aday belirlenme süresine birkaç ay kala bu görüşmelerin yapılması olasıdır. Gönlümden geçen, eğer biz ittifak yapmadan 300’ün üzerinde bir milletvekili çıkarabiliyor ve adayımızı seçtirebiliyorsak Türkiye İttifakı ile yol yürümek gönlümüzden geçer. Bu rejimin dayattığı ‘her an ittifak konuşmak’tan kendimizi kurtardık biz. Aday belli değil ve sürekli aynı gündeme Türkiye’yi mahkum etmek yerine kendimizi de olası ittifak ortaklarımız veya muhalefet partilerini de AK Parti’nin kurduğu bu sistemin cenderesinden kurtarmış durumdayız.”
Özel, “Mansur Yavaş 50 ankette birinci çıktığını söyledi. İmamoğlu’na mesaj mı verdi” sorusunu da şöyle yanıtladı:
-Ekrem’e değil de evrene mesaj yollamıştır. Ben belediye başkanlarının partiye katkı sağladıklarını düşünüyorum. Aralarında böyle bir çelişki, bir tartışma, bir kavga olmasını asla ve asla ben de istemem onlar da istemez. Ekrem Bey ile biz, değişimi Türkiye’de dile getiren ilk iki kişiyiz.
-Bir yol arkadaşlığımız bir yürüyüşümüz var. Mansur Bey partimizin hem başkenti yöneten, yıllar sonra AK Parti’den başkentin yönetimini alan hem de kendisinin de ifade ettiği kamuoyu araştırmaları noktasında milletin gönlünde olan arkadaşlarımızdan bir tanesi. Süreci çok sağlıklı bir şekilde yürüteceğimizi bir kez daha söyleyeyim. Biz en doğru zamanda en doğru adaylaşmayı yapıp hep beraber bu şu anda 22-23 yılı tamamlamak üzere olan bu iktidarı değiştireceğiz. Bunun için herkes üstüne düşen sorumluluğu alacak. Üstüne düşen fedakarlığı alacak. Bu konuda bir mutabakatımız var.
“Daha çok Ekrem İmamoğlu safhında yer aldığınız, Mansur Yavaş’ın sistem dışında kaldığı yorumları var, nasıl değerlendirirsiniz” sorusuna Özel, “Kimseyi dışarda bırakmaya niyetimiz yok bizim. Ayrıca CHP 47 yıl birinci parti olmamış, uzun yıllardır tek iktidar alanının parti içi iktidar alanı olduğu bir yorgunluktan kurtuldu artık. Ülkede iktidar olduğunuzda bu kadar değerli herkese üstlenilecek sorumluluk ve üstlenilecek görev alanları var. Bunun görev dağılımı nasıl olacak, bunu en büyük mutabakatla, en kuvvetli ortak akılla hep birlikte gerçekleştireceğiz” yanıtını verdi.
Özgür Özel, “Yavaş ve İmamoğlu için ölçüm yaptırılıyor mu” sorusu üzerine, “Yok. Biz kişi odaklı bir meseleye yoğunlaşmıyoruz. Biz sistem odaklı bir meseleye yoğunlaşıyoruz. Günü, tarihi belli olmayan bir seçimin adayı da olmaz. ‘Aday kim’ sorusu benim uykularımı kaçırmıyor. Ben çok huzurlu uyuyorum” dedi.
Erdoğan ve Bahçeli arasında bir çelişki olduğunu söyleyen Özel, şunları kaydetti:
-Aralarında bir çelişki mi var yoksa ‘mış’ gibi yapıyorlar ben artık onunla meşgul değilim. Ama görünen bir şey var, yönetemiyorlar süreci. Aynen Anayasa’da olduğu gibi yine tökezlediler, ilerleyemiyorlar.
-CHP’deki tartışmaları körüklemeye çalışacaklar. Tayyip Erdoğan maalesef meşruiyetini sadece sandıktan alıyor. Erdoğan demokratik, temiz yönetmeyecek sadece sandığı odaklaştırıyor ve diyor ki ‘Sandıktan çıktıysam olur.’ Onların görüşü, sandık her şeyi aklıyor. 31 Mart’ta kendi kazdığı kuyuya düştü.
-Altın kemer el değiştirdi. Unvan maçına çıktı ve kaybetti. Her seçimi bir unvan maçı görüyor. 31 Mart’ta biz kazanınca bir geçmişe yönelik aklanamadı. Aklandıysak da biz aklandık. Bunu bir bilgi olarak değil, bir karikatürizasyon olarak kabul edin. Şöyle bir çığlık attığını görüyorum: ‘Bana bir sandık getirin, acil bi sandığa ihtiyacım var.’ Biz teklif ediyoruz, erken seçim. ‘Ona giremem, kaybedeceğim.’ Neye gireceksin? Başka bir kompozisyonla bir referandum sandığına girmek istiyor.”
Özgür Özel, ”Abdullah Öcalan’ın serbest kalmasına ilişkin çağrılar” için de şöyle konuştu:
-Şimdi başka bir hamle yapıyor. Abdullah Öcalan’ın serbest kalması karşılığı geçen hafta Devlet Bey, Erdoğan adına bunu çok net söylemedi mi? Resmen Erdoğan’ın bir kez daha aday olma yetkinliği karşısında Abdullah Öcalan’a temiz kağıdı teklif ediyorlar. Bir sandık olsun, gerekirse çamurdan olsun ama hemen olsun. Biz de ona, ‘Biz bu sandığı kabul etmiyoruz. Aksine biz seni erken seçim sandığına davet ediyoruz’ diyoruz. ‘Abdullah Öcalan serbest kalsın’ lafının önü başka bir laf arkası başka bir laf.
-Arkası ‘PKK silah bıraksın.’ Nereye gitsin? Anlaşılan ki Rojava’ya gitsin veya orada yerel seçimler yapılsın. ABD, yerel seçimler yapılsın istiyor. ABD’nin, YPG’nin, PYD’nin talebine rağmen Türkiye’nin itirazlarıyla son dakikalarda iptal edilen seçimler var. Benim gördüğüm şu ki eğer Erdoğan ile Bahçeli, Abdullah Öcalan’ı Meclis kürsüsüne çıkarırlarsa Suriye’nin kuzeyinde de mazbata dağıtacaklar ve o sürecin devamı başka bir yere doğru evrilecek.
-Bu mesele netleşmeden iç ve dış siyasete yönelik yapılan bütün yorumlar boş yorumlar.
-Bu arkadaşlar ABD ile nerede anlaştı? Rusya ile nerede ayrıştı? Suriye’nin, Fırat’ın doğusuna ne diyorlar, batısına ne diyorlar, Suriye’nin kuzeyine ne diyorlar, tampon bölgeye ne diyorlar? Bir oyun kuruluyor, ama burada bir netleşme yok.
-Çünkü karşı tarafta da bir netlik yok. ABD’nin de en zorlu dönemleri, başkanın değişip devir teslimin yapılmadığı dönemler. Erdoğan’a da Mehmetçiğin canı ve kanı üzerinden bir Rus ruleti ya da Amerikan pokeri oynamamasını tavsiye ederim.
-Pozisyonlar netleşene kadar ve diyalog ortamı sağlanana kadar bu işleri yapmamak lazım. Ben de zaten önümüzdeki hafta için müjdelenen operasyonun silahlı kuvvetlerin kara unsurlarıyla yapılmayacağını biliyorum ama bunu öyleymiş gibi pazarlanmasını da doğru bulmuyorum.”